Yapay Zeka Çağında İnsanlık: Gerçeklik, Bilgi ve Geleceğimizin Şekillenmesi

Bu makale, Yuval Noah Harari'nin "Nexus" kitabı ve fikirleri ışığında, yapay zekâ çağında insanlığın karşılaştığı temel sorunları ele alıyor. Gerçeklik algımızı, bilgi türlerini ve yapay zekânın potansiyel tehlikelerini derinlemesine incelerken, veri sömürgeciliği ve kapitalizmin rolü gibi kritik meselelere de değiniyor. Ayrıca, yapay zekâ karşısında insan güvenilirliği tartışmasını ve kurumsal denetimin önemini irdeleyerek, geleceğimizi şekillendirecek faktörleri analiz ediyor.

AI

barisesmer

11/16/20246 min read

Gerçeklik ve İnsan İlişkisi: Harari'nin "CCP" Teorisi

Yuval Noah Harari'nin "Nexus" isimli yeni kitabı hakkında verdiği röportajları ve katıldığı programlardaki konuşmaları dinlemeye devam ettim. Aslında daha önce dinlediğim şeylerle genellikle benzer konulardan bahsediyor, fakat dikkatimi çeken başka bazı noktalar da oldu. Onlardan biraz bahsetmek istiyorum.

Birincisi, Harari kitaba başlarken kendi kendine sorduğu soruyu, yani kitabın temel sorunsalının ne olduğunu anlatıyor. "Biz insanlarla ilgili yanlış olan şey ne?" sorusuyla başlamış ve bu soru onu kitabın mantık akışının gittiği yere götürmüş. Burada asıl problem, gerçek ve insanın gerçekle kurduğu ilişki gibi gözüküyor.

Yapay Zeka: Teknolojik İcat mı, Yaratık (Alien) mı?

Bugün geldiğimiz noktada, daha önce hiç karşılaşmadığımız bir teknoloji olan yapay zeka ile karşı karşıyayız. Harari, buna tercihli olarak "artificial intelligence" değil, "alien" (yabancı/yaratık) diyor. Bunun sebebi, yapay zekanın bir teknolojik icat gibi algılanmasının önüne geçmek.

Neden böyle yapıyor? Çünkü bugüne kadar bulduğumuz tüm teknolojiler, biz onlara yön vermeden bir yere gidebilecek kapasiteye sahip değildi. Evet, insanlık için çok büyük tehdit oluşturan nükleer teknolojiyi de biz bulduk, fakat düğmesine biz basmadığımız sürece nükleer enerji kendi kendine karar verip herhangi birisine zarar verme yeteneğine sahip değildi. Fakat yapay zeka, Harari'nin deyimiyle "alien", bunu yapma kapasitesine sahip. Çünkü kendi kendine öğrenebiliyor, üretebiliyor ve hatta yaratıcı olabiliyor.

Veri Sömürgeciliği: Yeni Nesil Küresel Hakimiyet

Bu tehlikenin boyutlarıyla ilgili konuşmak gerekiyor, çünkü bu tehlike yalnızca bireysel olarak bize yönelik değil, aynı zamanda uluslara ve insanlığın tamamına yönelik bir tehdit. İnternetin "web" olarak, yani bir örümcek ağı olarak adlandırılmasının başlangıçtaki sebebi, dünyayı birbirine yaklaştırmak ve her şeyi bir araya getirmek iddiasıydı. Fakat geldiğimiz noktada, tam tersine, herkesi kendi kabuğunun içine hapsetmiş durumda. Oluşturulan algoritmalar, insanları sadece ilgi duydukları, onları ilgilendiren ve eğlendiren bilgilerle donatılmış bir kürenin içine hapsetmiş vaziyette. Yani dünyayı birbirine bağlamak bir yana, insanı neredeyse her şeyden koparmış durumda.

Harari, yapay zeka sayesinde bunun çok daha ileri boyutlara taşınabileceğini ve bir tür "veri sömürgeciliği" yapmanın mümkün olduğunu söylüyor. Özellikle Amerika ve Çin gibi ülkelerin, dünyanın diğer ülkelerindeki bilgi ve verinin tamamını ele geçirmeleri ve bunu yapay zeka ile işlemeleri durumunda, bu ülkeleri parmaklarını bile oynatmadan, tek bir bomba dahi atmadan kontrol altına alabileceklerinden bahsediyor. Bu, yepyeni bir sömürgecilik şekli, bir veri sömürgeciliği. Bunun gerçek bir tehdit olduğunu ve eğer küresel ölçekte, dünyanın en yetenekli insanlarından oluşturulmuş bir kurul tarafından uluslararası bir şekilde koordine edilen düzenlemeler gelmezse, bunun kaçınılmaz olduğunu söylüyor. İlginç ve teknolojinin varabileceği yeri anlamamız bakımından ufuk açıcı bir görüş.

Kapitalizm ve Teknoloji: Göz Ardı Edilen Bağlantı

Burada dikkatimi çeken önemli bir şey, bütün bu sürecin sorumlusu olarak genellikle hükümetlerin ve büyük şirketlerin gösterilmesi, fakat sistemin mantığıyla ilgili tek bir laf bile edilmemesi. Çünkü temelde bu, büyük bir kapitalist açmaz. Sistem, şirketlerin kendi kârlarını maksimize etmek için oluşturdukları platformlara dahil olan insanların ilgilerini maksimum seviyede orada tutmak için aksiyon almasını engellemiş olsaydı, bilgiyle haberin ve eğlencenin birbirine karışmasını engellemiş olsaydı, bu şirketler bugün bu kadar büyük olamazlardı. Fakat gerçekle aramızdaki mesafe de bugünkü kadar açılmazdı.

Burada sorumluluğu Google, Meta, Twitter gibi şirketlere ya da hükümetlere bırakmak yerine, aslında bunun kök nedeninin kapitalizmin mantığı olduğunu ortaya koymak gerekiyor. Bu tartışmada sanki söylenmesi yasaklanmış bir şey gibi. Bunu aklı olan herkes çok kolay bir şekilde çözebilecekken, okuyucunun, izleyicinin, dinleyicinin dikkatinden kaçırma çabası dikkate değer.

İnsan vs. Yapay Zeka: Güvenilirlik Tartışması

Bütün bunların yanı sıra, dikkat çekici ve benim daha önceki konuşmaları dinledikten sonra 15 Kasım'da yazdığım yazıyı bitirirken vardığım sonucu bir kez daha düşünmeme sebep olan bir iddiası var Harari'nin. Kabaca şunu söylüyor: Bugün Silikon Vadisi'ne gidip oradaki teknoloji insanlarıyla görüşürseniz, size şöyle diyecekler: "İnsanlardan bugüne kadar tarih boyunca bu kadar çok ihanet, katliam, aldatma, yalan görmüşken, yapay zekanın üreteceği bilgiye ve onun önderliğinde kurulacak yeni düzene bir şans vermememiz için ne sebep var?"

Harari, bunun çok büyük bir kumar olduğunu, hatta asla yanaşılmaması gereken bir kumar olduğunu söylüyor. İnsanlık tarihinin hatalarla ve facialarla dolu olduğu gerçeğini bir yana bıraksak bile, hiç bilmediğimiz bir teknolojinin ne yapacağını öngörme becerimiz ile insanın ne yapabileceğini öngörebilme becerimizi karşılaştırırsak, insanın ne yapabileceğini öngörebilmeye ilişkin binlerce yıllık bir tarihsel birikime sahip olduğumuzu söylüyor. Bu doğru ve zihin açıcı bir argüman. Eğer bu bir kumar olsaydı ve geleceğimiz için hangisinin daha iyi olacağına dair bir tercih yapmamız gerekseydi, insana daha çok güvenebileceğimizi iddia etmek akla yatkın, çünkü diğerinin ne yapabileceği konusunda en ufak bir fikrimiz yok. İnsanlık medeniyeti binlerce yıllık tarihi boyunca pek çok felakete sebep olmuş olsa da bugün geldiğimiz noktada hiç tanımadığımız insanların yetiştirdiği yiyeceklerle çocuklarımızı besleyebiliyoruz. Bunun insanlar olarak birbirimize duyduğumuz ne denli büyük bir güven olduğunu düşünmemiz ve medeniyetimizi ulaştırdığımız noktanın hakkını vermemiz gerekir. Elbette bu tek başına insanın-insana duyduğu güven ile değil, yine insanlar tarafından kurulan, işletilen ve denetlenen kurumlar vasıtasıyla gerçekleştirebildiğimiz bir şey. Pek çok açıdan “kurumlar” medeniyetimizin güven içinde bugün olduğu yerden yarın ulaşacağı yere güvenle varmamızı sağlayacak temel yapılar gibi gözükmeye devam ediyorlar.

Fakat bu düşünce bizi tabii ki siyaset alanının biraz daha muhafazakâr tarafına doğru savuracaktır. Bu görüşü yine de biraz tedbirle ele alıp, üzerinde düşünüp, sonra tekrar gündeme getirip tartışmaya açmak lazım.

Bir "göçmen tehlikesi" olarak AI?

Bir başka ilginç bakış açısı ise şu: Bugün dünyanın her yerinde, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, büyük bir göçmen ve yabancı korkusu tetiklenmişken ve "Yabancılar gelecek ve yemeğimizin, işlerimizin, imkânlarımızın bir kısmını elimizden alacak" diye bir politik söylem oluşturulmaya çalışılırken, bu söylemi oluşturmaya çalışan sağcıların bizzat kendilerinin, yapay zekanın aslında insanlığın tamamına yönelik bir çeşit "göçmen tehlikesi" olduğunu gözden kaçırıyor olmaları ilginç. Çünkü yapay zekanın yapacağı şey de aynı: Kaynaklarımızın bir kısmını alacak (evet, çünkü bunlar elektriksel devreler, dolayısıyla enerji ihtiyaçları var), işlerimizin bir kısmını alacak (evet, almaya başladılar bile), dolayısıyla sofranızdaki ekmeğe de ortak olacak (çünkü siz işsiz kalacaksınız).

Bütün bunlar, çok uzun süredir özellikle Hollywood tarafından anlatılan, dış dünyadan gelip bu dünyadaki canlı varlığını sonlandıracak yabancılar/yaratıklar fenomenini çok farklı şekilde düşünmeye başlamamız gerektiğini gösteriyor. Bu tehdidin, dünyada herhangi bir fiziksel varlığa sahip olmadan birçok şeyi yapabilecek kapasiteye sahip olan, öğrenebilen, kendini geliştirebilen, yaratıcı olabilen, kararlar verebilen elektronik akıllar aracılığıyla da gerçekleşmesinin son derece mümkün olduğunu söyleyebiliriz.

Sonuç: Geleceği Şekillendirmek

Yapay zekâ, insanlık için büyük fırsatlar sunarken bir o kadar da büyük tehditler barındırıyor. Gerçeklik algımız, bilgiye yaklaşımımız ve toplumsal düzenimiz, AI çağında yeniden tanımlanmak üzere. Harari’nin Nexus kitabı, bu dönüşüm sürecini anlamak için bir rehber niteliğinde.

Bugün, insana ve kurumlara olan güvenimizi pekiştirerek, AI'nin etik ve adil bir şekilde gelişimini sağlamak, geleceğimizi güvence altına almanın anahtarı olabilir. Ancak bunun için hem bireyler hem de uluslararası toplum olarak sorumluluk almalı ve kapitalizmin dayattığı sınırlamaları aşmayı başarmalıyız.

#YapayZeka #Bilgi #YuvalNoahHarari #TeknolojiVeToplum #KapitalizmVeAI #EtikTeknoloji #VeriSömürgeciliği #Demokrasi #KurumsalDenetim #AIGeleceği